Blog içinde konu aramak için yazın

22 Kasım 2013 Cuma

FINDIK FISTIK OLAYINDA SON NOKTA


Tıp dünyasının baba dergilerinden NEJM kuruyemiş olayına kasım sayısında yer verdi. Diyorki fındık,badem, ceviz gibi sert kabuklu kuruyemişleri günlük diyetinize 1ons (yani 28.3 gram, yani 15-20tane) gibi ara öğünler olarak ilave edin. Lif,... doymamış yağ asiti, mineral ve vitamin almış olacaksınız. Kalp hastalıkları, kalın barsak kanseri, safra kesesi taşı gelişiminin önlenmesine istatistiksel olarak %20'ye yakın azalma sağladığını belirtiyor. Ayrıca Diyabet regülasyonuna da yardımcı oluyor. Şu anlaşılmasın diyede ekliyor : Snack olarak alınan kuruyemiş çalışmaya dahil edilmemektedir. Özellikle akdeniz tarzı diyet alan grupta çalıştık diyor. Son mesaj olarakta avuç dolusu veya daha fazla kuruyemiş tüketiminin daha da sağlıklı olur diye bir doğru orantının olmadığınında altını çiziyor :))  

 "Mesaj yerini buldu sanırım"
Sağlıklı mutlu günler dilerim

20 Kasım 2013 Çarşamba

DOĞRU-SU...YANLIŞ SU...

Merhabalar Sevgili Dostlar. Merhaba böbreklerinin sağlığı için çabalayan insanlar. Bugün hep birlikte "Çok SU Doğrusu mu?" başlıklı tartışalım istiyorum. 
Geçenlerde Suyun Tıbbi Kullanımı diyerek paylaşmıştım. http://renalhealthcare.blogspot.com/2013/09/bobrek-hastaliklarinda-suyun-tibbi.html  

Su gerçekten hayatımızın vazgeçilmezdir. Açlıkla durabileceğimiz süreden daha kısadır susuz durabileceğimiz zaman. Ama düz mantık yaparak çok su çok hayat demek değildir. 
Su içimini hiç bir böbrek rahatsızlığı yaşamayan, ailede böbrek rahatsızlığı öyküsü bulunmadığını bildiğimiz kişiler için şunu önerebilirim: İnandığı ve içmekte olduğu su miktarı sonrası nefroloji uzmanı ile görüşüp hiç olmazsa basit idrar tetkikini yaptırması olacaktır. Öyle astronomik rakamlar duyuyorum ki 5-6litre/gün gibi . Tetkiklerinizde özellikle tam idrar tahlilinde dansite olarak belirttiğimiz "d" ile gösterilen 1010-1020 arasında normal aralık değeri verilen kısımda 1010'dan küçük bir değer yani 1005 gibi bir değer su içimimizin haddinden fazla olduğunu belirtir. İyi, güzel biz suyumuzu bol içelim ne zararı olur dediğinizi duyar gibiyim. Sizinde fark edeceğiniz üzere idrarınız tamamen berrak, su gibi olur. Sık idrara gittiğinizi ve bu sebeplede her seferinde su içiminizin artarak devam ettiğini görürsünüz. Bu durum artık böbreklerimizin önemli özelliklerinden biri olan idrarı konsantre edebilme yeteneğinin geçici olarak bozulduğunu gösterir.  Kilo problemi olup diyetisyen desteği alanlar duymuştur, "bol su tüketerek termojenik etki ile metabolizmanızı hızlandırın" derler. Sekonder sonuçlar olarak bu durumu değerlendirir misiniz derseniz diyetinize dikkat ediyorsanız sorun yok. Ama diyette kopmalar başlayıp tatlı krizleriniz başlarsa hızlandırdım dediğiniz metabolizmanız tekrar kilo alımınız olabilir. 

Yeni yayınlanan bir makalenin sonuçları itibarı ile susama hormonu ADH salınımının yoğunluğu böbrek yetmezliği gelişimi açısından bağımsız risk faktörü olarak tanımlanıyor. Bu bağlamda çok su tüketimi önerebileceğimiz grup; aşırı stres ile çalışanlar ve evhamlı, herşeyi kendisine dert edinen kişi profilleri olacaktır. Çünkü bu insanlar ayakta kalabilmek için sürekli salınan ADH ile maruziyetleri vardır. Bir diğer öneride bulunacağımız grup sigara tüketimi olanlardır. Sigarayı bırakamıyorsak kalp, damar, böbrek sağlığımız için su tüketimini artıralım. 
   
Özetle bilinen bir böbrek hastalığımız, idrar yollarında kronik bir enfeksiyon hali yoksa içtiğim su miktarı doğru mu arttırabilir miyim azaltmalı mıyım diyerek değerlendirmenizi şiddetle tavsiye ederim. 

Doğrusu, DOĞRU Su tüketimi politikası oluşturmaktır.

13 Kasım 2013 Çarşamba

DİYABETİK NEFROPATİ

"12-18. Kasım Diyabet ve Obezite Haftası" ya da "14.Kasım Dünya Diyabet Günü", muhabbetin ortak noktası Diyabet yani şeker hastalığı ve sonuçları. 
Bildiğimiz üzere diyabet gelişen dünya şartları, trafik çilesi, çalışma koşulları, hızlı yeme kültürü ile her geçen gün hareketsiz, şişman toplumdan kaynak bulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü'nün geçen yıl belirttiği bir raporda enfeksiyoz olmayan salgın hastalıklar listesinde birinci sıranın diyabet olduğunu belirtmektedir. genelde hastalarda gözlemlediğim ya da diyabeti yaşamamış kişilerde fark ettiğim; bunun hapıda var hazır insülin kalemleride var. Şeker yükselir basarsın insülini şeklinde oluyor. Diyabet ve diyabetik nefropati ile ilgili bilgilendirmemi Diyabetik Nefropatide Son Durak  yazımda belirtmiştim.  http://renalhealthcare.blogspot.com/2013/07/diyabetik-nefropati-kontrolsuz.html   

Bugün için birkaç farklı noktadan diyabete ilgi çekmek istiyorum. Bildiğimiz üzere çocukluk döneminde insülinin tama yakın yokluğu ile seyreden Tip-1 diyabet ve erişkin dönemde karşımıza daha çok çıkan insülin pik oluşumunun yetersizliği ile görülen Tip-2 diyabet vardır. Erişkin tip diyabetin, tip-1 diyabet gibi düzenli bir seyri yoktur. Yani kontrolsüz tip-1 diyabet bir hastada ortalama 5 yıl sonra retinopati gelişimi dediğimiz göz kusurları ve 10yıl sonra nefropati dediğimiz böbrek fonksiyonlarında bozulmalar görürüz. Tip-2 diyabette böyle bir mutlakiyet yoktur. Demek istediğim diyabet fark edilmesi göz muayenesinde ya da böbrek kontrolünde fark edilebilmektedir. Hatta geçen dinlediğim bir konferansta daha önceye ait diyabet öyküsü vermeyen akut miyokard infarktüsü (kalp krizi ) geçiren hastalarda yapılan bir çalışmalarda %30 yeni tanı diyabet tespit edildiği bildirilmiştir.

Niyetim diyabetin bize verdiği öğretileri harfiyen uygulamak için çaba göstermek, hayatımızın her anında diyabetle yüzleşme ve onun komplikasyonları olan çoklu organ hasarları ile mücadele etmek zorunda kalabileceğimizin farkında olmamızdır. ve başlıkla da belirttiğim gibi diyabette muhabbet bir dönemlik değil, ilelebetdir. 

HAYATIMIZIN TADI KAÇMASIN.



7 Kasım 2013 Perşembe

03-09.KASIM ORGAN BAĞIŞI HAFTASI

Dünyada hızla gelişen bilim ve endüstri ile birlikte insan ömrününde uzaması birleşince her iyi şeyi takip eden kötü sonuçlar gibi sağlıkta durumdan nasibini almaktadır. Teknolojinin nimetleri ile birlikte neredeyse yerimizden kalkmadan yaşıyoruz. Eskiden insanlara yürümen gerekiyor demeye gerek yoktu. Çünkü araç sayısı azdı her evde yoktu, toplu ulaşımlar kullanılırdı. Çoğunca işe, okula yürüyerek gidilirdi. Ama şimdi böyle değil. Artık annelerimiz bile internetten alışverişi tercih eder oldu. Fast-food bizim zamanımızda en iyi ihtimalle pazarları annemizin yapacağı köfte idi. ne yediğini bildiğin , katkı maddesi var mı diye düşünmediğin. 



Acıklı hikaye anlatmak değil maksadım. Dikkat çekmek istediğim nokta; hastalıklarda yine aynı teknolojiye teslim olmamızın sonucunda bizi buluyor olması. Diyabet, eklem hastalıkları, hipertansiyon, kalp krizi, böbrek yetmezlikleri ve daha niceleri bunların eseridir. İnsan vücudu da öyle bir mekanizmaya sahiptir ki; sağlıklı iken olabilecek rahatsızlıklarda tüm sistem var gücü ile düzeltmeye çalışırken, bir sistemimiz artık yetmezliğe girdiğinde ve de tedavileri aksatmışsak tüm sistemler bundan nasibini alır. Hepimizin bildiği kolay bir örnek vermek gerekirse Diyabete yani şeker hastalığına yakalanmışsak; hipertansiyon, retinopati dediğimiz göz tutulumu, kalp krizleri, böbrek tutulumu ve yetmezliği, nöropati dediğimiz ellerde ayaklarda uyuşma-karıncalanma-yanma, ciltte düzelmeyen açık yaralar gibi. 



Bunun haricinde nefroloji uzmanı olmam sebebi ile vermek istediğim bir diğer bilgide böbreklerimiz her 4yılda bir GFR diye kısalttığımız (böbrek hastalığı olan dostlarım bilirler) böbrek fonksiyonunu gösteren değerimiz 1ml/dk azalma gösterir. Eşlik eden hastalıklarda yani başta diyabet, hipertansiyon, romatizmal hastalıklar, sık geçirilen idrar yolu enfeksiyonları gibi durumlarda bu oran katlanarak (hatta yılda 4-10ml/dk azalma gibi) azalmaktadır. 

Demek istediğim şudur ki organ nakil ihtiyacı hepimizin kapısını çalabilecek bir durumdur. Bugün ihtiyacımız olmayabilir. Ama sizin ya da bir sevdiğinizin mutlaka günün birinde ihtiyacı olacaktır.  Hastalıkta sağlıkta biz insanlar içindir. Bugün bana ise yarın sana faydası olacaktır. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi: " bir kişi değişir dünya değişir" Yapacağımız organ bağışı şartlar uygun ise: karaciğer, böbrek, kalp, pankreas, kornea ve hatta yüz ve ekstremitelerimizle birlikte onlara ve aileleri ile birlikte yüzlere umut ve mutluluk olarak dönecektir. Hastanelere o yada bu sebeple gittiğinizde mutlaka nakil polikliniklerine de uğrayınız. Nakil işlemleri için bekleyen insanların hatta çocukların gözlerine bir bakın. Ne demek istediğimi o bakışlar size misli ile anlatacaktır.

Kendinizi sevin,kendinize zaman ayırın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Bağışlayan siz olun.

 03-09 KASIM ORGAN BAĞIŞI HAFTASI YENİ UMUTLARA, GÜZELLİKLERE VESİLE OLMASI DİLEĞİYLE...





Dr Kadir Gökhan ATILGAN
Hipertansiyon ve Nefroloji Uzmanı
Medicana İnternational Ankara Hastanesi

facebook.com/renalhealthcare
facebook.com/Böbrek Sağliğimiz
twitter.com/drgokhanatilgan
twitter.com/Böbrek Sağlığımız

05325541404
0312 392 9292-54712