Blog içinde konu aramak için yazın

24 Ekim 2016 Pazartesi

NAKİL , DİYALİZ ve BÖBREK HASTALARI YÜ-RÜ-YE-CEK

Herkese merhabalar, 
Yazılarımı takip eden, zaman ayırıp okuyan hastalarımın ve dostlarımın başlığı görünce şaşırdıklarını tahmin edebiliyorum. Lakin mevzu gözlemlerime dayanarak ve şu an itibari ile yürüttüğüm çalışma itibari ile üzerinde durulması gereken bir durum. 

Bildiğiniz üzere ve gözlemlediğim kadarı ile nakil, hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek hastalarımın büyük bir çoğunluğu malulen emekliliğe başvurdu ve evlerindeler.
Kalan çalışan hastalarımda masa başı ağırlıklı. Facebookta takipçisi olduğum ve sık sık diyaloglarını takip ettiğim böbrek nakil hasta gruplarında, böbrek yetmezliği ve nefrotik sendromlu hastalar grubunda gözlemlediğim kadarı ile durum benzer. Ben kimsenin devletin verdiği haktan yararlanmasından şikayetçi değilim ama bu durum menfaatlerinden çok sağlıkları ile ödedikleri zarara dönüşüyor. Nasıl mı ? aynen başlıkta belirttiğim gibi "a-ta-let" yani miskinlik , içine kapanma   , sadece beslenme ile mutlu olma üzerine kurulu bir dünya...

En büyük derdimiz DİYABET
Hele ki bu hasta grubunun büyük bir çoğunluğunu ülkemiz ve dünyada diyabet etyolojisi olduğunu düşünürsek şişmanlık ve kontrolsüz kan şekeri, artmış insülin ihtiyacı, metabolik sendrom dediğimiz kalp damar sağlığımızı da bozan ciddi tablolara doğru sürüklemektedir.

"Bende diyabet yok " diye de hemen sevinmeyin.
Nakil başlıca ilaçlarımız olan takrolimus, siklosporin ve hatta rapamisinde nakil sonrası yeni tanı diyabet vakalarının oluşumuna zemin oluşturmaktadır. Ayrıca nakil sonrası kandan uzaklaşan üre ve ürenin kardeşi zararlı bileşiklere bağlı olarak iştahta açılma ve aşırı kilo alma da hepinizin malumu ve bir diğer tehlikedir.

Kronik böbrek yetmezliğinde kalp hastalıkları normal popülasyondan çok daha fazladır.
Kalp damar hastalıkları ve bunlara bağlı ölümler tüm yeni çıkan ilaç ve araştırmalara rağmen halen %50 'lerde seyretmektedir. Hala nefroloji kılavuzları hasta çeşitliliği, ilaçlarda değişikliklerin yan etkilerininde fark edilmesi ile ve en önemlisi de standart, kendisi ile barışık, sağlığını takip eden doktoru kadar düşünen hasta profilinin ülkemizde ve dünyada ne yazıkki sağlanamamış olmasındandır. Dünya literatüründe nefrolojinin tüm alanlarında günlük 100'lerce makale yayınlanmaktadır. Bu kadar çalışan üreten nefrologlar bu bilgi ve deneyimini hastalarına aktarma noktasında sıkıntılar yaşamaktadır.

Hipertansiyon göz ardı edilmemeli 
Çağımızdaki mikrobik olmayan salgınlarından bir tanesi de hipertansiyondur. Böbrek hastalığının hem kendisi hemde beslenme alışkanlıklarındaki hatalarımız hipertansiyonu tetiklemektedir. Kullandığımız ilaçlarda bir diğer neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Tuz tüketimi ve bu konuda yanlış bilgilerimiz konusunda yeniden bir yazı daha yazacağım. Ama o zamana kadar daha önce tuz ile ilgili diğer yazımı yine bu blogda okuyabilirsiniz.

Peki o zaman biz ne yapacağız?
İşte bu noktada hepimize düşen bazı görevler var. Bunların başında da egzersiz yapmak geliyor.  En basiti ise "yürümek" . Neden yürümek?

Yürümek bize ne kazandırır ?
Herşeyden önce çevremizle iletişimimizi artırır.

Özgüvenimizi tazeler. Yaşama tutunmamızı sağlar.

Kilo almamızı engeller. Hayatın sadece yemekten ibaret olmadığını gösterir.

Eklem ve kas yapımızı güçlendirir. Kondisyonumuzu artırır.

Mutluluk verir. Anksiyetemizi azaltır.

Kan şekerimizi düzenler. İnsülin ihtiyacımızı azaltır.

Tansiyon kontrolü sağlar. İlaç sayısını bile azaltmamızı sağlar.

Kolesterol sorunumuzu çözer.

Daha rahat uyku uyumamızı sağlar.

Böbreğimizin ömrünü uzatır. Proteinüriyi ve böbrek yetmezliği gelişme hızını azaltır.

Savunma sistemimizi güçlendirir.

Periton diyalizi hastalarında sık görülen kateter pozisyon değişikliğini engeller.

Kabızlık sorunumuzu çözer.

Cilt altında kalsiyum fosfor çökelmesi ile oluşan cilt kireçlenmesi diyebileceğimiz ve cildin hava almasını engelleyen bu duruma bağlı terleme duyu kaybı ve devamlı üşüme hissinden uzaklaşmamızı sağlar.

Sonuç olarak;
Yürümek bizim tedavi uyumumuzu ve hastalığımızı kabullenme ile baş edebilme yeteneğimizi sağlar. Bu kadar faydalı, ucuz, basit bir tedaviyi hala ilaç firmaları bulamadı. Poliklinik hastalarımla görüşmelerimde dediğim gibi : "İşleyen demir ışıldıyor" .

Yü-rü-ye-cek-si-niz...   Ki-lo ve-re-cek-si-niz...

Hoşçakalın

Uz Dr Kadir Gökhan ATILGAN
NEFROLOJİ UZMANI

TWİTTER/ @drgokhanatilgan
Facebook / Böbrek Sağlığımız
Linkedin / Kadir Gökhan ATILGAN
Google + / Kadir Gökhan ATILGAN