"Lupus" kelimesi latincede "kurt" anlamına gelmektedir. Hastalığa bu ad bir
kurdun avına yaptığı gibi zaman içerisinde sinsi bir şekilde
güçsüz dermansız bıraktığı için verilmiştir. Sistemik lupus
eritematozus(SLE), adı gibi sistemik tutulum ile giden ciltte eritem
dediğimiz döküntüler ile seyreden bir rahatsızlığımızdır.
Bu sistem tutulumlarından en önemlisi de böbrek tutulumu dediğimiz
“lupus nefritidir”. Genellikle SLE tanısını takip eden 5
senelik süreçte gelişimi beklenir. SLE ve lupus nefriti
alevlenmeler dediğimiz hastalığın aktif olduğu ve pasif olduğu
dönemlerle seyreder. Bu aktif dönemlerde tutulan dokularda kalıcı
hasarlar bırakmaması için erken tanı önemlidir. Hastalığın
genel olarak SLE tanısı aldığı dönemden itibaren idrar tahlili
ve kan tahlili gibi basit tetkiklerle böbrek tutulumu yönünden
alarmda olunması gerekir.
Hastalığı gelişim süreci yönünden inceleyecek olursak, özetle otoimmünite dediğimiz vücudun antikor olarak adlandırılan kendi silahları ile kendisini hasarlaması sürecidir. Anti Nükleer Antikor(ANA), Anti-dsDNA gibi SLE için takip tanı kriteride olan antikorlar direkt olarak böbreğin yapı taşı nefronun bir parçası olan glomerülde birikime neden olmaktadır. Bu ve diğer glomerüle afinitesi yüksek diğer antikorlar oluşturdukları yangısal reaksiyonla birlikte bölgeye immünglobulin ve kompleman dediğimiz mesajcıların aracılığı ile akyuvar olarak tanımladığımız savunma hücrelerimizin birikimini sağlarlar. Buna immün kompleks oluşumu diyoruz ve hastalığın tedavi edilmezse kalıcı doku kayıpları oluşturduğu alevlenme süreçlerini meydana getirir.
Genetik
yatkınlık her sistemik hastalıkta olduğu gibi SLE'de de üzerinde
durulan bir konudur. Onlarca gen araştırılmıştır. Her zaman
olduğu gibi ABD'nin veri sisteminden alınan istatiklerde aile
prevalansının %10-12, tek yumurta ikizlerinde %24-52, çift yumurta
ikizlerinde %2-5 oranında yatkınlık tespit edilmiştir. HLA
class-II genlerden HLA-DR2 ve HLA-DR3 ile SLE için yüksek
prevalans, HLA-DR4 ile ise düşük prevalans olduğu tespit edilmiş.
Kompleman faktörlerimizden C1q, C1r, C1s , C2 ,C4 defisitinde , C4a
ve C4b de ise gen delesyonunun SLE ile yüksek ilişkili olduğu
tespit edimiştir. Sitokin ailesinde ise IL-10, IL-1RN ve TNF alfa
ile SLE arasında güçlü ilişki olduğu gösterilmiştir.
SLE'nin
yaygınlığı ile ilgili olarak kaynaklar 2000 kişide 1 kişi
olarak tarif etmektedir. Lupus nefriti için ise SLE'li hastaların
%30-90'ında tutulum olacağı belirtilir. Ortalama olarak SLE
hastalarında %50 oranında lupus nefriti beklenir. Oranlardaki
değişiklik ırk, cinsiyet, çevre faktörler gibi nedenlerle
değişmektedir. Danchenko'nun 2007 yılında Lupus dergisinde
yayınladığı epidemiyoloji çalışması makalesinde ABD,
Kanada,Avrupa,Asya,Avustralya örnekleminde beyaz olmayan toplumlarda
SLE'nin daha yaygın olduğunu, Avrupa ve Avustralya'da ABD'ne göre
daha fazla ,Japonya'da ise en az tutulum olduğunu belirtmiştir.
Avrupa'da en fazla tutulumun olduğu ülkeler ise İsveç, İzlanda
ve İspanya olarak bulunmuş.
SLE
9:1 oranıda kadınların hastalığıdır diyebiliriz. Erkekte
SLE kadına göre daha ağır seyretmektedir ve komplikasyonlar doku
kaybı ile birliktedir.
Tutulum yaşı 20-40 yaş dilimi olarak belirtilir. Erken yaşta
tutulum kötü prognoz habercisi kabul edilir.
Lupus
nefriti hastaları nefrotik sendrom tablosunda dediğimiz ellerde,
bacaklarda, ayak sırtında ödem, hipertansiyon ile gelir. Ödem,
anazarka dediğimiz yaygın tüm vücut ödemi ile sakral bölgede
birikim ve karın içinde sıvı birikmesi dediğimiz assit tablosu
ile de karşımıza çıkabilir. Bununla birlikte SLE'nin halsizlik,
vücutta döküntüler, yüzde kelebek tarzı eritem,ateş, artralji
, serozite bağlı olarak yan ağrıları olabilir.
Lupus
nefritinin laboratuvarında üre, kreatinin başta olmak üzere
biyokimya, tam idrar tahlili, idrarda protein atılım düzeyi
değerlendirilir. Tanı ve hastalığın aktivitesini değerlendirmek
üzere kan sayımı, sedimentasyon, ANA, anti-dsDNA, C3,C4, anti-C1q
antikor titreleri bilgi verir. CRP değeri sedimentasyon yüksek olsa
bile normal seyreder. CRP yüksekliği SLE'de sadece artrit ya da
diğer enfeksiyonlar durumunda gözlenir. Aktivite göstergesi
laboratuvar tetkikleri hastalığın aktivasyonuna ve evresine göre
farklılık gösterebilir. Kesin tanı, aktivite değerlendirmesi ve
tedaviyi şekillendirebilmemiz için böbrek biyopsisi şarttır.
Görüntüleme yöntemlerini organların etkilenim düzeyini
değerlendirmek ve akciğer,kalp, karın zarında sıvı
birikimlerini değerlendirmek için kullanılır.
Renal
biyopsinin patolojik değerlendirmesi 2003 yılında uluslararası
nefroloji cemiyeti ve renal patoloji cemiyetinin(ISN/RPS) tarafından
tebliğ edilen kılavuza göre değerlendirilmektedir . Bu rapora
göre lupus nefriti 6 evrede incelenir. Renal biyopsi patoloji uzmanı
tarafından değerlendirilirken yine ISN/RPS 2003 kılavuzunun eki
olan aktivite indeksleri ve kronisite indeksleri yönünden nefroloğa
bilgi vermektedir. Bu bilgi hastalığın seyrini öngörmede ve
tedavi değerlendirmelerinde önem arz etmektedir.
Hastalığın
tedavisi histolojik evrelendirmeye göre değişmekle birlikte
tedavisi mümkündür.
Hastalığın
tedavisini evrelere göre özetlemek gerekirse;
1-
Class-I minimal mezengial LN: immünsüpresif tedavi
gerektirmemektedir.Destekleyici tedavi ile takip edilir. Destekleyici
tedavi kapsamında tansiyonu<130/80mmHg olacak şekilde
antihipertansif tedavi düzenlenmesi ve öncelikli olarak ACE
inhibitörleri ve/veya ARB grubu ; hiperlipidemi, hiperkolesterolemi
varlığında statin grubu ilaçların kullanılmasını kapsar.
Bunun yanında ek sorunlar varsa onları önlemeye yönelik
tedavilerde ilave edilir.
2-
Class-II mezengial proliferatif LN: İdrarda protein atılımı
1000mg/gün'ün altında ise destekleyici tedavi, 1000mg/gün'ün
üzerinde proteinüri söz konusu ise tekli olarak kortikosteroid
tedavisi denenebilir.
3-
Class-III fokal, Class-IV diffüz LN: agresif seyretmesi ve tedavisiz
kalması ya da yetersiz tedavi durumunda kronik böbrek yetmezliğine
hızla ilerlemektedir. Bu nedenle kortikosteroid ve immünsüpresif
tedavi destekleyici tedaviye ilave edilir. İmmünsüpresif ilaç
sıklıkla siklofosfamid veya mikofenolat tuzu olacaktır.
Azatiyopürin ikinci sıra ilaç olarak kullanılır.
4-
Class-V membranöz LN: histolojisi itibari ile class-III ve IV kadar
agresif seyirli değildir. Genellikle tekli kortikosteroid tedavisi
ile takip edilir.
Bunların
haricinde halen SLE tedavisinde tedavi arayışları ve çalışmalar
devam etmektedir. Bunlardan kılavuzlara da girmeye başlayan
rituksimab endikasyon dışı formu ile artık ülkemizde de ödenmeye
başlamıştır.
Lupus
Nefriti hastaları diyalize başlamadan da böbrek nakli olabilirler.
Tüm
tedavilere rağmen kronik böbrek yetmezliği ve diyaliz tedavi
gereken hastalarda periton diyalizinden ziyade hemodiyalizi tercih
etmesi önerilir.Hemodiyalizde kullandığımız diyalizörlerin
biyouyumlu ve yüksek etkinlik ve geçirgenlikte olmasının
antienflamatuvar etkisinden yararlanmamızı sağlar. Lupus nefriti
hastaları hemodiyaliz hasta populasyonunun %1,5 'luk kısmını
oluşturmaktadır. Bununla birlikte renal replasman tedavilerinin en
optimali olan böbrek naklide lupus nefriti için mümkündür. Tek
istisnası aktivitesinin olmadığı bir süreci tamamlaması
gerekmektedir. Hastalar genellikle hemodiyaliz süreci sonrası
transplantasyon olsa bile pre-emptif dediğimiz diyaliz başlamadan
nakil şansı mevcuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder