Anne olmak her kadının hayattaki yegane beklentilerinden biridir. Sağlıklı kadınlar gebelik yaşını; çalışma hayatı, kozmetik kaygılar ve evlilik yaşının ilerlemesi gibi farklı gerekçelerle ötelemektedir. Böbrek hastalığı varlığı ve özellikle kronik böbrek yetmezliği olması durumu gebe kalma olasılığını derece derece azaltmaktadır. Diyaliz sürecinde kronik böbrek yetmezliğinde ise bu durum neredeyse hiç düzeyine kadar seneler içerisinde düşmektedir. Çok değil bundan 5-10 sene öncesine kadar böbrek nakilleri bu kadar yaygın değilken kronik böbrek hastası ve hatta hemodiyaliz süreci başlayacak olan kadınları eşleri, gebe kalamayacak diye boşanma sürecine kadar gidiyorlardı. Kadının böbrek hastası olması aile içinde ve toplumdaki pozisyonunu dahi düşürüyordu. Transplantasyon ile artık bu karanlık günlerin geride kalacağı aşikar gözükmektedir.
Transplantasyon; çağımızın insana en büyük katkılarından biridir. Toplumun temel kurumu olan ailenin huzuru ve mutluluğu için evlat sahibi olmanın önemi hepimizce malumumuzdur. Sağlık gerekçeleri ile bir kadının : "gebe kalman mümkün değil", "gebe kalman senin için ve bebek için büyük risk " cümlelerini duymak ne kadar travmatize edici olabilir takdir edersiniz. Bir hekim olarak, bunu demek zorunda kalmak bile bir o kadar yaralayıcı olabiliyor. Riskleri bertaraf etme adına böbrek nakli kronik böbrek yetmezliği olan kadınlar için en aydınlık müjdelerden biri olmaktadır.
Nakil sonrası gebelik için canlı vericisi olanlar 1yıl , kadavradan olanlar en az 2yıl bekleme sürecinin olacağını bilmesi gerekir. ;Alınan ilaçların savunma sistemini baskılaması ve yüksek dozlarda alınması, buna bağlı yaşanabilecek enfeksiyonlar ve rejeksiyon dediğimiz akut ataklar yönünden kliniğin en stabil ve ilaç dozlarının idame dozlarda olduğu dönemi beklemek gereklidir. Bu süreçler olumlu ve gebelik düşünülüyorsa nefroloğunuz ve kadın doğum doktorunuz ile bir an evvel iletişime geçip gebeliği başlatmak böbrek sağlığı açısından önem arz etmektedir. Nakilden sonraki 5 hatta 10 yıl sonraki dönem ciddi sıkıntılar oluşturabilir.
2010'da Clin Transplantation dergisinde yayınlanan nakil sonrası gebelik sonuçları kayıtlarında 2000 gebe kadın çalışmaya alınıyor. Büyük bir çoğunluğunu böbrek nakilli gebeler oluşturmakta ve çalışma doğumsal anomali oranının normal popülasyondan çok farkı olmadığını belirtiyor. Burada küçük bir hatırlatma bilgisi olarak mikofenolat kullanan hastalar bu genellemeden hariç tutulmuş olup bu grupta %23 doğumsal defekt görülmüş. Mevcut çalışma bu tüm doğan bebekleri 20yaşına kadar takip ederek tüm sonuçları vermesi açısından da önemli bir çalışmadır.
Genel olarak kadın doğum uzmanları nakil böbreğin yerleşimi itibari ile sezaryen doğumu tercih etmektedir. Şartların uygun olduğu vakalarda normal doğumu sıkıntısız tamamlayan vaka serileride bildirilmiştir. Önemli olan doğumun yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan bir birimde yapılıyor olmasıdır. Gebelik sürecinde ilk 6ay takipler 2 haftada bir son 3 ayda haftada bir olarak devam etmelidir. Gebeliğin sürecini nakil böbreğin sağlığı belirleyecektir. Yani hipertansiyon, proteinüri, idrar yolu enfeksiyonu, kreatinin yüksekliği başta olmak üzere etmenler süreçte rol alan faktörlerdir.
Bir diğer önemli hususta akut rejeksiyonlar açısından yayınlarda daha üstün görülen mikofenolat etken maddeli ilaçların gebelikten en az 6 hafta önce azatiyoprine çevrilmiş, siklosporin alıyorsa takrolimusa geçilmiş olması gereklidir. Azatiyoprin plasentaya geçmekte ama bebeğe geçişi çok azdır. Siklosporinin ise gebelikte metabolizması çok artmaktadır. Daha yüksek dozları gerektirmesi takrolimusa geçişi gerektirir. prednizolon dozlarında bir değişikliğe gerek olmamaktadır.
Herşeye rağmen bir kadının "anne" olması ya da olabileceğinin müjdesini verebilmek biz hekimler için hem mesleki hem de insani olarak en büyük mutluluk vesilesidir.
Organ bağışı = yeni bir hayat + mutluluklar
Uz Dr Kadir Gökhan ATILGAN
NEFROLOJİ UZMANI
İÇ HASTALIKLARI UZMANI
facebook/ Böbrek Sağliğimiz
Twitter / drgokhanatilgan
GSM: 0532 554 1404
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder